26 Haziran 2015 Cuma

Kıyıya Vuran Deniz Kabukları- Hannah Richell


Kitap Arka Kapak

Kalbiniz affetse bile ruhunuz ihaneti unutup yeniden sevmeyi öğrenebilir mi?

Dorset sahilini dalgalarıyla döven fırtınalı bir deniz… Kayaların tepesinde gün ışığında beyaz duvarlarıyla adeta inci gibi parlayan bir çiftlik evi…Clifftops.

Burası Dora'nın bir zamanlar evim dediği yerdir. Şimdi ise Dora sevdiği adamla Londra'da yaşamaktadır ve içinde yeni bir hayat büyümektedir. Ancak on bir sene önce yaşadığı o korkunç olaydan bu yana kendini bir türlü toparlayamıyordur. Dahası kendini bir anne adayı olarak yeterli görmemektedir.

Daha fazla bu şekilde yaşayamayacağını anlayan Dora, geçmişiyle yüzleşmek için çocukluğunun geçtiği o eve döner. İstediği cevapları annesinden öğrenecektir. Fakat döndüğünde hiçbir şeyin eski masumluğunu korumadığını görecektir. Çünkü her ailede sırlar vardır ve bazıları sonsuza kadar saklanmalıdır…

Kıyıya Vuran Deniz Kabukları, ihanet ve yalanlarla parçalanan bir ailenin umuda tutunuşunu anlatan muhteşem bir roman.



Kitap Özeti

Kıyıya Vuran Deniz Kabukları romanında Dora’nın geçmişi ile yüzleşmesini okuyoruz. Dora uzun yıllar bir sahil kasabasında yaşamış fakat daha sonra burayı terk ederek Londra’ya yerleşmiştir. Yeni hayatı ona güzel bir aşk getirmiş fakat sıra çocuk sahibi olmaya geldiğinde Dora geçmişi nedeni ile buna hep uzak durmuştur. Geçmişi ile yüzleşmeden çocuk sahibi olamayacağını anladığında ise doğup büyüdüğü sahil kasabasına geri döner. 

Dora yüzleşmek için geldiği kasabada her şeyin çok değiştiğini görür. Annesi ve geçmişi ile yüzleşmeye başladığında ise geçmişten gelen bir çok sır ortaya çıkar ve bunlarda tamir edilmesi daha zor yaralar oluşturur.

Altı Çizilesi

... '' Sevgi gülünç bir şeydir, Cassie.'' 
''Tıpkı buradaki meyve bahçesi gibi. Etrafına bir bak. Şu anda görülecek pek bir şey yok, değil mi? Uykuda, hatta perişan görünüyor. Ama bunun tamamı bir döngünün parçası. Kış, ilkbahar, yaz, sonbahar. Gerçek sevgi, yani derin, hakiki sevgi böyledir. Köklenir, büyür ve şekil değiştirir. Bazen sararıp soluyormuş gibi görünür, diğer zamanlar tamamen çiçek açmıştır. Hiçbir şey sonsuza dek aynı kalmaz. Her şey değişir, hayat ileriye doğru devam eder. Ama eğer bu, bir aileyi ören sevgi gibi gerçek sevgiyse, o zaman her zaman oradadır, yüzeyin altında kaynamaktadır, sadece yeniden patlamayı bekliyordur.''

... Parçalanmış, rüzgarla darmadağın olmuşlardı ve her biri kendi özel zindanında kilitli kalmıştı.

... Havasız kalmış gri bir balık gibi hissediyordu kendini, kumsala savrulmuş, dalgalar gitgide geriledikçe, son nefeslerini alıyordu.

... '' Korkarım ki hayatta hiçbir şeyin garantisi yok. Bunu söylemek bana acı veriyor ama hayatın seni tekrar üzmeyeceğine dair söz veremem. Ama bana cevap ver Dora, ne yapalım, incinmekten korktuğumuz için denemeyi bırakalım mı? Evet, hayat her zaman beklediğimiz gibi devam etmiyor. Evet bizi incitebiliyor. Bizi adeta yıkıyor ama iyileşebildiğimizi de biliyorum artık. Güçlenebiliriz. En beklenmedik yerlerden mutluluğu bulabiliriz... En beklenmedik insanlarla. ''

Tabisi Benim Yorumum :]

''Kıyıya Vuran Deniz Kabukları'' romanın kapağıyla size huzurlu, hafif, denizli ve sakin bir his veriyor. Kitapla ne kadar ters, ne kadar uyumsuz. Bu roman bir aile ve onun başına gelen feci bir olayı anlatıyor. Denize tepeden bakan kocaman bir ev, genç bir çift, sevimli kızları… Ailenin annesi bu eve yerleşmek, kasabaya taşınıp Londra'daki hareketli hayatından kopmak hiç istemiyor ama ailenin huzuru için kabulleniyor ya da en azından kabullenmeye çalışıyor. Aileye yeni bir üyenin katılmasıyla işler yolunda gider gibi görünürken kokunç bir olay oluyor. Bu olayda ailedeki herkes biraz suçlu, biraz sorumlu. O dakikaya kadar saklana sırlar, içe atılanlar, biriktirilip söylenemeyenler bu olayla aileyi parçalıyor. Ailenin en küçük kızı büyüyüp de bir bebek beklediğini öğrenince geçmişle de yüzleşmeye başlıyor. Roman da bu olayı ve yüzleşmeyi anlatıyor.

Romanla ilgili içime sinmeyen diğer konu da romanın sonu.Dora öyle saçma şekilde büyük bir bedel ödemiş ki bence kimse iki göz yaşına, bir buluşmaya her şeyi sindiremez. Başta dediğim gibi  bu romanın pembe romanlardan olmaması hoşuma gitmişti ama bu da mutlu sonla bitti. Bu kadar drama kestikten sonra mutlu son nereden çıktı? Böyle bir zorunluluk mu var?

Her şeye rağmen insana ben olsam ne yapardım, kim suçlu, nasıl olsa farklı olurdu diye düşünüyor. Birkaç karakter güzel kurulmuş, ruhsal değişimleri izlemek zevk veriyor.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder