20 Kasım 2015 Cuma

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku - İlhami Algör



“Sanki böyle birini isteyerek seçmiştim. Elbette içimde, bilmediğim bir yerde, bana ancak bu kadın gibi bağlanabilecek zavallıları seçmeye beni iten bir küçük hesaplılık var. Bunu inkâr etmiyorum. Fakat muhterem efendim, sorarım size: ebedî aşk nedir? İkimizin de ‘yapacak hiçbir şeyi olmamak’tan başka ortak özelliklerimizin bulunması mıdır?” (Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken’den)

Türü kısa roman olarak geçen kitabın konusundan kısaca bahsetmek gerekirse, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’da, mesleği film montajcısı olan anlatıcı karakter, bir gün bir roman yazmaya karar verir fakat fikirlerine yön, hikâyesine bir şekil vermekte, kafasındaki resimleri kâğıda dökmekte zorlanır. Bu arada, İstanbul sokaklarında gezintilere çıkar, şehrin sesi pası kiri ve arada memleket hâli üzerine afili yorumlar, kendince çıkarımlar yapar ya da kitapta da sıkça geçtiği gibi “belki de hep ona öyle gelir.” Bir süre sonra Müzeyyen’in varlığından haberdar oluruz. O zaman anlarız ki, aslında anlatıcı kendi kendine değil, içten içe Müzeyyen’e konuşmaktadır. Bir Müzeyyen vardır ve sanki bir tek O vardır. Bütün yollar Müzeyyen’e çıkar, Müzeyyensizlik çıkmaz sokaktır. Ya da bize öyle gelir. Belki de gerçekten bize öyle gelir, belki de anlatıcımız bize mağdur görünen bir laf cambazının tekidir. Belki de, aslında sıkıntısı Müzeyyen’den ayrı düşmek değil, kendi içine düştüğü yaratamama/üretememe sancısıdır.

İlginçtir, ikinci okumam sırasında, Oğuz Atay’ın, “ebedî aşk”ın ne olduğunu Atayca sorgulayan yukarıdaki alıntısı sıkça aklıma düştü. Algör bana Atay’ı anımsattı ve sanırım bunun temelde iki sebebi var. Birincisi, hikâyenin merkezinde bir ilişki ya da ilişememe hâli olması. İkincisi, romandaki anlatıcı sesin çevresine ve kendisine dair gözlemleri, ikilemlerini dile getirme biçimleri. Kısaca, dışarıdan belki de pek sıradan görünecek bu nevi şahsına münhasır tipte bana Atay’ın tutunamayan karakterlerini anımsatan bir şeyler vardı. Ve tam da bu sebepten, Atay’ı okurken olduğu gibi, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’yu da yer yer hüzünlenerek yer yer de yüzümde bir tebessümle okudum.

Altı çizilesi...


''Eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim.''

''Yol bana uygun bir ruh önerebilirdi.''
''Mesafeli bir yerden konuşuyordu. Oraya nasıl gitmişti? Ben mi göndermiştim?Taksi mi tutmuştu?''

'‘Diğerleri’ olmuş olmaları nedense beni onlar adına üzecekti.''


“Şarkıları, acil çıkış kapılarını bulamayanların ve aramaktan vazgeçmiş olanların, koşulları yırtamadığı için kendini yırtmışların ruhlarında yeraltı nehirleri gibi akan Samsunlu Orhan abim işi biliyordu: ‘Kula kulluk edene, yazıklar olsun.’ Neticede, Orhan abimin cümlesinde de bir ‘kul’ mevzuu vardı ve bu laf ortada olduğu müddetçe, tilkilerim bana rahat vermezdi.” 

" Aynadaki kadın benim zıttım." demişti, " Ben ne kadar ev haliysem o , o kadar sokak. Ben sokulgan isem, o başını alıp giden. Ben gündüzüm, o gece.. Çapkın,güçlü,özgür."


"Ayna," dedim, "seni bölük bölük bölerim."
Denememeni tavsiye ederim," dedi, "bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez."

''Ses tonlamalarına takılırdım. Sesler her şeyi söylerdi.''

''Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?''

''Ben sözlerden değil, bakışlardan tırsardım. Bakışların arkalarını sezer, sezgilerim doğrulanana kadar mecburen bekler, beklerken kafayı yerdim.''


7 Kasım 2015 Cumartesi

Ait Olmadan Sahip Olunamayacağını Anlatan Şehir : Giresun

Hatırlıyorum…. 4 küsür yıl önce ‘’beni burada bırakmayın’’ dercesine babamın gözlerine bakıyordum. Her haftasonu Trabzon’a dönüp ‘’Anne beni geri gönderme’’ diye mızmızlanıyordum.
 Ne büyük hata…
‘’Alt tarafı okumaya gittin, şehri üstüne tapulamadılar Merve, abartıyorsun Merve, ararsın bu günlerini Merve’’… Çok haklılarmış!!! Lütfen Şehri bana tapulayın çünkü ben gitmeyeceğim =)

Her ‘’ilk gelen’’ gibi gitmek istediğim bu şehirden şimdi ‘’dönmemek’’ için türlü yollar deniyorum. Ve artık kesinlikle eminim; ‘’ait olmadığın hiçbir yere, sahip olamazsın’’.

Fındık ve kirazın ana vatanı, gönüllü alayları, muhteşem kıyı şeridi ile nam-ı değer Vilayet-i Çepni ‘’GİRESUN’’….


1-) Teyyaredüzü
Adının tam olarak nereden geldiğini bilmesem de sanırım kocaman bir düzlük hatta şehrin tek düzlüğü sayılabilecek mahalle olmasından geliyor olabilir adı =)


Neden Teyyaredüzünden mi başladım? Ben bu şehre buradan başladım çünkü. İlk girdiğinde labirentten farklı olmayan, sıra sıra binaların bulunduğu her yürüdüğünde ‘’ben buradan geçmemiş miydim?’’ hissi veren ama hangi sokaktan gidersen git yolun sonu altın sarısı kumlara varan mahalle. Giresun Üniversitesine yakın olması münasebeti ile öğrencilerin bolca tercih ettiği lakin ev sahiplerinin pek öğrencileri tercih etmediği mahalle =)



Şehrin otogarına ve Giresun Devlet Hastanesine yakınlığı avantajı olan bu mahalle; eczanesi, marketi, sağlık ocağı, semt pazarı, park ve bahçeleri yakın olması ile neden tercih edildiğini gayet açıklıyor.
NOT: günün birinde buralara yolunuz düşerse eğer ‘’köfteci Poki’den’’ gece ayazında köfte yemeden dönmeyiniz =)
2-) Giresun Şehir Merkezi
Atatürk Meydanı

Karadeniz sahil yolundan dümdüz giderken kocaman harfler ile ‘’GİRESUN’’ yazısını görebileceğiniz, şehirde ki çoğu aktivitenin gerçekleştiği, insan akımının hiç durmadığı, her daim canlı olabilen, Giresun Belediyesi binasını içinde bulunduran, şehrin ilçelerinden oluşan bankları ile çokça sevdiğim yerler arasında.


Burayı sevmemin yegane sebeplerinden biride hayatımın en önemli olgusu hatta tümünü kaplayan okuma aşkımın temel noktası olan kitapları, büyük bir nezaket ile meydanın göbeğinde barındıran ‘’sokak kütüphanesini’’ ….



3-) Gazi Caddesi
Şehrin ‘’mecburiyet caddesi’’. Hafifçe dik bir yokuştan oluşan, sağlı sollu mağazaları içinde barındıran, birkaç sene evvele kadar trafiğe açık haliyle adım atacak yer bulamadığımız Giresun’un alışveriş caddesi. 


Üç kez yan yana geçtiğin insanla dördüncü karşılaşmanda mutlak surat ile tanış olabileceğin ebatlardaki caddenin en sevdiğim yanı hafif akşam karanlığı çökünce yanan ışıkları. Gazi Caddesinin son zamanlarda gelişim göstermesi ile çeşitli aktivitelere ev sahipliği yapması şehri renklendirmek adına pek bi katkılı. Mensubu bulunduğum Giresun Üniversitesi’nin her yıl yapılan ‘’mezuniyet yürüyüşüne’’ ev sahipliği yapan Gazi Caddesi Giresun’un kalbi.


3-) Zeytinlik Mahallesi

Yaklaşık iki asır önce Avrupa'dan ithal edilen malzemelerle inşa edilen, Rumlar ile Türklerin yıllarca yaşadığı, türkülere konu olan Zeytinlik Mahallesi evleri, ziyaretçilerine tarihin içerisinde yolculuk yaptırıyor.

Mahallenin birbirine dik ve paralel uzanan sokaklardan meydana gelmesinin sebebi ise; 1840'lı yıllarda inşa edilmiş olan evler, hiçbiri diğerinin ışığına, manzarasına, hava sirkülasyonuna etki etmeyecek şekilde konuşlandırılmış olmasıymış.
Kentsel sit alanı ilan edilen Zeytinlik Mahallesi, Bazı evlerin restorasyonu yapılmış bazıları kamulaştırılma aşamasında olup, iyileştirme çalışmaları devam etmektedir.


Bu zamanların insanı olmadığımı her defasında söylerim bu yüzden Zeytinlik Mahallesinin her bir köşesi beni istediğim dönemlerin yaşantısına rahatlıkla götürebiliyor. Burcu burcu tarih kokan mahallenin taşına dokunsan başka tat, yoluna bassan başka anı hissediyorsun.

4-) Giresun Kalesi


Helenistik ve Roma dönemine ait bir çok ibareyi içinde barındıran, şehrin yarım ada bölümünün en tepesi ve Giresun’u ayaklarının ucunda hissetmene neden olan Pontusluların ‘’Bronz Duvarlı Kalesi’’.
Yeterli değerin verildiğini düşünmesem de, içinde piknik alanları, eski zamanlara ait toplar, şehri izlemek için çift görüş dürbünleri olan genel de yerli halkın hafta sonları ‘’mangal’’ anlayışı ile yaşayan tarihi dokudur.



Kalenin en yüksek mevkisin de Atatürk'ün kişisel muhafızı Topal Osman Ağa'nın mezarı, Denize bakan kuzey yamacında ise Şehitlik ve Hacı Bektaşi Veli hazretlerinin müridi Kurbande'nin türbesi bulunmaktadır.


5-) Giresun Adası

Giresun Adası ile ilgili olarak birtakım efsaneler anlatılmaktadır. Tarihi kaynaklar Amazon kraliçelerinin savaş tanrısı Ares adına tapınak yaptırdıklarını ve Sinop Piskoposu Agias Phokas'ın manastırı olduğundan söz etmektedir. Adada Alexius II zamanında yapılan sur kalıntıları, kuleler, manastır (iç kale), tarihi pişmiş toprak fıçılar ve bazı yapı temelleri bulunuyor. Sit alanı olan ada koruma altında. Adaya yazın Giresun limanından tekne turları düzenleniyor. Cenevizliler ve Venedikliler tarafından gemi sığınağı olarak uzun süre kullanılan adanın şu anki sahipleri yabani göçmen kuşlar, karabataklar ve martılar.


Adada bulunan Hamza Taşı ana tanrıça Kybele'yi temsil eden, sac ayak gibi 3 ayak üzerine oturmuş bir taş. Ocak (aile) kültürünü temsil ediyor. Kutsal taş 4 bin yıllık geçmişi ile dini inançlar gereği yaşlılar için umut veren ve mistik güç kaynağı olan dilek taşı. Her yıl 20 Mayıs'ta Uluslararası Aksu Festivali'nde düzenlenen ve soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sac ayaktan geçme geleneği, adanın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanıyor. Ada turu Hamza Taşı'ndan başlayıp yine orada son buluyor.



6-) Tirebolu

Emekli olup Ege ve Akdeniz bölgesine yerleşecek olanlara duyuru, ‘’ Tirebolu’yu görmeden karar vermeyin.’’


Tirebolu adı Yunanca Üç Kent anlamına gelen Tripolis'den gelmektedir. Bunun kentte yer alan üç kale nedeniyle konulduğu düşünülebilir. Eskiçağa ait Yunanca-Latince metinlerde de yerleşimin adı Tripolis olarak yazılıdır ve merkezdeki halk arasında Tiriboli ya da Tiribolu olarak söylenir.


Bence şehrin en güzel denizi ve kumuna sahip olan Tirebolu kısa bir tatil bile olsa keyifle ve huzurlu dinlenebileceğiniz bir tercih olacaktır.


7-) Kümbet Yaylası


Giresun merkeze ortalama 60 km uzakta olan Kümbet Yaylası; yeşilin, doğanın, oksijenin ve insanı kendi ile kendi yapan yapısı ile yolu bu tarafa düşenlerin kesinlikle gitmesi gereken efsane tabiattır.



Yayla, 3 kısımdan oluşmaktadır.

 Aytaç Mevkii; yaylaya 2 km uzaklıkta bulunan, her sene Temmuz ayının üçüncü Pazar günü Kümbet şenliklerini kutlandığı, doğal güzellikler yönünden zengin, çevre manzarasına hakim bir tepedir. Yol boyunca ladin ormanları ve kır çiçekleri etrafı süslemektedir. Yayla çimlerle kaplı ve orman içine serpilmiş düzlüklerden oluşmaktadır.

Salon Çayırı; Kümbet yaylasına girişte yayla merkezine yaklaşık 1km. mesafe de Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş bulunan Salon Çayırı piknik alanına ulaşılır. Salon Çayırında kır gazinosu ve her biri 5´er yataklı 3 adet dinlenme evi bulunmaktadır.

Koçkaya Dinlenme Tesisleri;Kümbet yerleşim merkezine 5 km. uzaklıkta olup, sakız kokulu çam ormanlarının içinde kurulan 5 yıldızlı otel statüsündeki tesis,17 bungalov ev, 100 yatak kapasitesiteli otel, 600 kişiye hizmet verebilecek restaurant, dinlenme, oyun ve televizyon salonları ile havuz, sauna ve Türk Hamamı´ndan oluşmaktadır.   Tesise ulaşım asfalt yoldan sağlanmaktadır.

8-) Bektaş Yaylası

Kendisi bizzat Giresun’da ki favori yaylam olmakla birlikte, Giresun merkezden 56 km uzaklıkta olup çevresindeki Kulakkaya yaylası, Melikli Obası, Kurttepe Mevkii ve Alçakbel Orman içi piknik alanı ile birlikte bir bütün teşkil eder.


Yaylada 80 yatak kapasiteli ve iki yıldızlı bir otel de hizmet vermektedir.Yaz başlarında bile yer yer kar görülen yaylada Kurttepe mevkii kışın kayak yapmaya uygundur. Yaz aylarında burada çim kayağı yapmak mümkündür.